Gezi Parkı'nın sembolü sizce kim?

Gezi Parkı'nın sembol ismi ne TOMA'ların önünde duran kırmızı elbiseli şehir planlayıcısı kadın ne de yine TOMA'nın önünde duran siyah elbiseli kadın... Türkiye günlerdir, Gezi Parkı eylemcilerinin sürüklediği başörtülü kadını konuşuyor.

Gezi Parkı'nın sembolü sizce kim?
Gezi Parkı'nın sembolü sizce kim?
GİRİŞ 14.06.2013 15:17 GÜNCELLEME 14.06.2013 17:16
Bu Habere 13 Yorum Yapılmış

Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu, Gezi Parkı olaylarının sembol ismini açıkladı. Karaalioğlu, Kabataş'ta 6 aylık bebeğiyle zulüm gören anneyi, Gezi Parkı'nın sembol ismi olarak ilan ederken, ona o zulmü yapanlara da şunları söyledi: "Kendi evi ayakta kaldıktan sonra Türkiye'nin yanmasını umursamayan benciller sürüsü... Dindar olana karşı sınırsız ve önlenemeyen bir nefret, kendisine benzemeyene karşı dizginlenemeyen bir düşmanlık... Bunlarla da birlikte yaşıyoruz."

İşte Karaalioğlu'nun o yazısı: 

Gezi Parkı'nın sembolü sizce kim?

Gezi Parkı'nın sembolü, kırmızılı siyahlı kadınlar değil, Kabataş'ta 6 aylık bebeğiyle dayak yiyen, yerlerde sürünen ve ağır hakarete uğrayan Z.D. isimli genç kadındır. O kadının 2013 yılının Haziran ayında uğradığı saldırı, hakaret ve insanlık dışı muamele parktaki ağaçlardan, kışladan, AKM'den daha önemlidir. Nasıl bir insanlık erozyonu ve nasıl bir öfke ile baş başa yaşadığımızın resmidir o sahneler.

Unutmayalım... Genç bir kadına, altı aylık bebeğine saldıran, döven, küfürler yağdıran kadın ve erkek suretinde olsa da insanlıktan çıkmışlarla birlikte yaşıyoruz. Kadınlar küfürlerle, alkışlarla erkeklere tezahürat ediyor, erkekler de vuruyor.

Kadını dövüyor, bebeğini tartaklıyor, küfürler yağdırıyorlar ve sonra da Gezi Parkı'na çıkıp eyleme katılıyorlar. Bu ülkenin sağduyu sahibi insanları, politikacıları, vatandaşları da onların eylemini, demokratik bir haktır, söylediklerine kulak vermek lazım diyerek günlerce savunuyor.
 
Kendi yaşam tarzının namı yürüsün diye günahsız bir kadına, bir bebeğe saldıracak kadar başkasını umursamayan bir güruhu... Kendi evi ayakta kaldıktan sonra Türkiye'nin yanmasını umursamayan benciller sürüsü... Dindar olana karşı sınırsız ve önlenemeyen bir nefret, kendisine benzemeyene karşı dizginlenemeyen bir düşmanlık... Bunlarla da birlikte yaşıyoruz.

Elbette tek mağdur o değil ama Z.D. gibisi yok... Kırmızılı kadın, siyahlı kadın kameralara pozverebiliyor, biber gazı altında yaşadığı anlar ölümsüzleşiyor. Fotoğraf verebildikleri için onları tanıyoruz ama Z.D. hemcinsleri kadar şanslı değil! Çünkü, kırmızılı ve siyahlı kadın en azından fotoğraf verirken, o sahilde bebeğiyle birlikte dayak yiyordu. Bırakın fotoğrafını gazetelerde, televizyonlarda adı bile yazılamıyor... Çünkü Z.D, o anı unutmak, hafızasından çıkarmak, unutturmak, hiç yaşamamış olmak istiyor. Bir güruhun ayıbını kendisi örtmek zorundaymış gibi...

Neden sembol ZD'dir?

Çünkü, kendisi ve kendisi gibi başörtülü kadınlar bu ülkede okula gidemedi, eğitimini tamamlayamadı, çalışamadı, çalışacak olsa hep daha azına razı oldu. Seçme hakkı vardı ama seçilme hakkı olmadı; içlerinden birisi milletvekiliolamadı. Partisi iktidar oldu, art arda seçimleri kazandı, yüzde 50'ye dayandı. Ama o İstanbul'un merkezinde akıl almazzulmün mağduru oldu. Kucağında bebeğiyle barbarların saldırısına uğradı. STAR'da yüzünün görünmediği bir resmi vardı.

Elif Çakır, takdir edilecek bir gazetecilik başarısına imza ederek o hikayeyi bütün ülkeye anlattı. Ağlamaklı, dokunaklı ve tüyler ürpertici hikayeyi... Z.D'nin hikayesi mi? Pek değil, hepimizin ortak hikayesi aslında.
Gezi Parkı'nda olsam park, ağaç, referandum demeden olayın duyulduğu an pılıyı pırtıyı toplar o meydanı terk ederdim. Bu utancın bir parçası olmak yerine kendimi ayırırdım. Bunu yapamadılar... Bazıları insanlık öldükten sonra bile ağaç ya da amaç her neyse onun için meydana koşmaya devam ettiler.
Yine de sormak gerekir...
 
O kadını sembol olarak tanımaya, onun uğradığı hakaretin acısına saygı duymaya cesaretiniz var mı? Yoksa
mahallenizden mi korkarsınız? 
 
Gezi Parkı'ndan geriye ne kaldı derseniz aklımda hep o kadını ve bebeğini döverek Taksim'e eyleme çıkan barbarların yürüyüşü kalacak
YORUMLAR 13
  • mevhibe inal 11 yıl önce Şikayet Et
    Kukla tiyatrosu.... Sözde çevreci direnişin nasıl önceden hazırlandığı, nasıl dış destekli olduğu ortada. Cami baskını ve zoraki sembollerdeki yabancılık o kadar sırıtıyor ki, anlamamak mümkün değil. Burada çevreciyim diyip, çevreyi tahrip etmek, halkçıyım diyip halka zarar vermek, hatta yok etmeye çalışmak, anti-emperyalistim diyip, emperyalistlerle kol-kola olmak hiç de yerli bir görüntü sergilemiyor. Arada yerli-temiz fikir varsa, kendini bunlardan kurtarsın. Ağabeyleri gibi yıllar sonra, "Bizi kullandılar" diye ağlamasın.....
    Cevapla
  • Aydın Şahim 11 yıl önce Şikayet Et
    Hassas ve dikkatli olmak lazım. Bu olay göstermiştir ki hala içimizdeki derin güçler çalışmaya devam ediyor.Yapacaklarımız belli.Daha fazla bağlı ve daha fazla çalışmak
    Cevapla
  • Aslan Yılmaz 11 yıl önce Şikayet Et
    Bana Kısaca Z.D.. Hepimiz Z.D.'yiz. Bu kardeşime yapılan saldırıyı kaldıramıyorum. Hazmedemiyorum. Z.D. sadece gezi parkının, asıl yüzünü ortaya çıkaran en önemli simgedir.
    Cevapla
  • M.ALİ KORKUT 11 yıl önce Şikayet Et
    Yiğit Bulutu dinleyin dinlettirin. Bu yazı alıntı.Tarih 01/05/2013 Gezi eylemlerinden 30 gün önce yazılmış.''Çok yakında 4E ekseninde yani Erdoğan-Ekonomi-Enerji-Etnisite''başlıklı çok sert ve çaresiz saldırılar göreceğiz.Şimdilik cephane toplayıp strateji geliştiriyorlar.Bazıları için son çıkış,son kurşun.(Yiğit Bulut)
    Cevapla
  • Mahmut ESENCELİ 11 yıl önce Şikayet Et
    Bu konu hassasiyetten işlenmedi.... Bir bu konuda gösterilen hassasiyete bakın, bir de polisin müdahalesini tek taraflı veren basın grubuna bakın, acaba hangisi ülkeyi daha çok önemsiyor.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Çok sayıda füze ve İHA'larla İsrail'in askeri üslerine saldırı! Büyük darbe indirildi
Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan'dan halka skandal çağrı! Alçak provokasyon